ABD’NİN SURİYE STRATEJİSİ
Çekilme muamması…
ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan Aralık 2018’de telefonda görüştü. Görüşmeden birkaç gün sonra Trump attığı tweette Suriye’den tamamen çekileceklerini yazdı. Dünya ve ABD medyası açıklamayı son dakika ile duyurdu.
Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders, stratejinin değişmediğini, yalnızca son aşamaya geçildiğini ve bu çerçevede askerlerin çekileceğini duyurdu. Bu açıklamanın ne kadar önemli olduğu zaman içinde anlaşılacaktı.
Trump’ın kararı tartışmalara neden oldu. Televizyonlara bağlanan uzmanlar, gazeteciler hatta milletvekili ve senatörler de kararı eleştirdi. Trump’tan bu kararı gözden geçirmesi istendi.
Bu süreçte bir de istifa gerçekleşti. Trump yönetiminin Suriye stratejisinin mimarlarından Savunma Bakanı Mattis farklı düşündüklerini belirterek istifasını verdi Trump da hemen kabul etti.
Kamuoyu şaşkın ve temkinliydi. Pek çok şey yazılıp çizildi:
- İran ve Rusya’nın bölgedeki etkisi nedeniyle Suriye’den çekilinmesine karşı olanlar,
- Terör örgütü DEAŞ’ın yalnız askeri değil ideolojik olarak da yokedilmeden çekilinmesinin ABD’ye tehdide açık hale getireceğini düşünenler,
- Irak’ın ardından Suriye’yi de terketmenin ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarını baltayacağını savunanlar Trump’ın kararını eleştirdiler
ABD’nin çekilmesine karşı olan İsrail’in baskısı da cabası.
Trump isekararlı olduğunu ve askerlerin Suriye’yi “tamamen” terkedeceğini söylüyordu. Hatta çekilme için 30 günlük süre telaffuz edildi.
Ancak Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders’ın, sonraları Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı’nın da sık sık tekrarlayacağı, çekilme açıklamasına bakılınca Trump’ın söylediklerinin gerçekleşmeyeceği anlaşılıyordu.
Herkes çekilmenin nasıl ve ne zaman olacağını tartışırken o sabah TRT Haber’e bağlanarak, İran’ın bölgedeki etkisi nedeniyle ABD’nin daha uzun bir süre Suriye’den çekilmeyeceğini, Sanders’ın açıklamasındaki ikinci aşama ifadesinin bunu doğruladığını, üzerine basa basa anlattım.
ABD’de Beyaz Saray, Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları ile Kongre’yi iyi takip edenler ikinci aşamanın ne anlama geldiğini çok iyi biliyor. Zira yeni değildi bu ifade.
DEAŞ’ın geri gelmemesini temin etmek…
Trump’ın başkanlık vaatlerinden biri DEAŞ’ı yoketmekti. ABD Başkanı, Aralık 2018’de ve daha sonra birkaç kez tekrarlayacağı açıklamalarında DEAŞ’ı yokettiklerini söyledi.
Dolayısıyla ABD’nin Suriye stratejisinde ikinci ve son aşamaya, yani en önemli bölüme geçildi. Zira ikinci aşamanın tanımı, ABD’nin Suriye’deki varlığının ucu açık bir strateji olduğunu gösteriyordu: “DEAŞ’ın geri gelmemesini temin etmek”
Yani ABD gerek askeri gerek siyasi olarak Suriye’de daha uzun bir müddet kalacaktı.
Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi James Jeffrey ve Pentagon sözcülerinden Albay Ryan Suriye’de DEAŞ’ın geri gelmemesini sağlamak adına iç güvenlik gücü kurulacağını ve bunun büyük bölümünü Suriye Demokratik Güçleri’nin oluşturacağını söyledi.
Türkiye: Irak’taki hata tekrarlanmamalı…
Ankara, ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesinin olumlu bir adım olduğu ancak Irak’taki gibi birden bire çekilerek teröristlerin dolduracağı bir boşluk oluşturulmaması gerektiği uyarısında bulunuyor.
Bu süreçte Ankara-Washington arasında heyetler gidip geldi. Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi James Jeffrey, belki de Ankara Büyükelçisi olduğu dönemdeki kadar Ankara Esenboğa Havalimanı’na indi.
Zira Suriye’de iki ülke arasında görüş farklılıkları bulunuyor.
Güvenli bölge konusunda iki müttefik farklı düşünüyor.
Ankara güvenli bölgeyi 5 yıldır talep ediyor. Amaç “Suriyeliler için güvenli barınak sağlaması ve Türkiye topraklarını terör örgütü YPG/PKK ve DEAŞ kaynaklı saldırılardan korumak” olarak tanımlanıyor.
Trump’ın güvenli bölgesi ise Türkiye’nin güney sınırına yönelik saldırıları önlemeyi ve ABD’nin sahadaki ortaklarını korumayı amaçlıyordu.
ABD’nin sahadaki ortakları SDG’nin çok miktarda terör örgütü YPG teröristi barındırdığı ABD tarafından da kabul edilmişti.
Diğer taraftan Türkiye de terör örgütü YPG’ye operasyon yapmaya hazırlanıyor.
Yani “Trump’ın güvenli bölgesi” Türkiye ve terör örgütü YPG’yi birbirlerinden korumak gibi tuhaf bir amaca sahip görünüyor.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Washington ziyareti sırasında ABD aslında Suriye’de gerçekte ne yapmak istediğini açıkladı.
ABD’nin “gerçek” Suriye stratejisi açıklanıyor…
Şubat sonunda Beyaz Saray ve Pentagon Suriye’nin kuzey ve güneyinde toplam 400 asker bırakılacağını açıkladı. Trump’ın “tamamen çekiliyoruz” açıklamasına tamamen zıt bir açıklamaydı bu.

ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford: Suriye’de istikrarı sağlama aşaması için geçiş sürecindeyiz. Misyonumuz değişmedi. Suriye’de güvenliği sağlamaları ve DEAŞ’ın yeniden doğmasını engellemeleri için yerel ortaklarımıza eğitim vermeyi sürdüreceğiz. Tehdit değişti dolayısıyla stratejimizi hayata geçiren araçları yeniden düzenliyoruz.
Kuzeyde 200 asker DEAŞ’ın geri gelmemesini temin etmek için bırakılıyordu. Suriye’nin iç güvenlik gücü oluşturulması ve bu gücün korunması da bu görevin bir parçasıydı. Hatta kulislerde Suriye’nin geleceğinde masada söz sahibi olabilmek için SDG ile ortaklığın önemli olduğunu düşünenler var. Askerlerin kuzeydeki varlığının bu amacı taşıdığını tahmin etmek güç değil.
Suriye’nin güneyinde de El Tanf’ta 200 ABD askeri bırakılacaktı. Gerekçe İran’ın etkisinin önlenmesi, hatta yokedilmesiydi. İsrail’in baskısı ile alındığını tahmin etmek güç değildi.
Aralık’ta “topyekün çekiliyoruz” diyen Trump 400 asker bırakacaklarını doğruladı.
Terör örgütü DEAŞ’ın tamamen yenildiğini, ancak geri gelme riskinin olduğunu belirterek ucu açık bir strateji ile Suriye’de daha uzun bir süre, hatta süresiz kalacaklarını doğrulamış oldu…